Paylasim Sehri ( Bilgi Paylastikca Buyur ) Yetkinforum.Com
Atatürk ün hayran olduğu padişah B-261910-üye_ol

Join the forum, it's quick and easy

Paylasim Sehri ( Bilgi Paylastikca Buyur ) Yetkinforum.Com
Atatürk ün hayran olduğu padişah B-261910-üye_ol
Paylasim Sehri ( Bilgi Paylastikca Buyur ) Yetkinforum.Com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

****** ün hayran olduğu padişah

Aşağa gitmek

Atatürk ün hayran olduğu padişah Empty ****** ün hayran olduğu padişah

Mesaj tarafından Admin Paz Haz. 07, 2009 1:02 pm

Atatürk ün hayran olduğu padişah 149389

******'ün hayranı olduğu padişah
Mustafa Armağan, ******'ün Osmanlı'ya ve bir padişahına olan bakışını yazdı.

******'ün hayranı olduğu padişah

Tarih bilgimiz büyük ölçüde söylentilere dayanıyor. Günümüzde bile sözlü (şifahi) kültürün varlığını koruduğuna dair en güçlü kanıtlardan biri, bunca tarih kitabı basılmasına rağmen insanların yine de kulaktan dolma bilgilerle (şimdi bir de internetteki 'gözden dolma' bilgiler eklendi buna) idare etmesidir.

Mesela ******'ün Osmanlı padişahlarını daima kötülediği, onları alçaklık, beceriksizlik, hatta hainlikle suçlayarak yeni neslin gözünden düşürmeye çalıştığını zannederiz. Süngümüzü takalım: Hakikaten öyle mi?

Fethin 556. yıldönümü yaklaşırken, ******'ün Fatih Sultan Mehmed hakkındaki düşünceleri bize ışık tutabilir diye düşündüm.

****** Ankara'ya adımını atar atmaz (28 Aralık 1919) yaptığı konuşmada, Osmanlı'nın hoşgörüsünden ve yabancı unsurların inanç ve âdetlerine saygısından söz etmiş, "Başka dinlere saygılı tek millet biziz." demiştir:

"Fatih İstanbul'da bulduğu dinî ve millî teşkilatı olduğu gibi bıraktı. Rum Patriği, Bulgar Eksarhı ve Ermeni Katoğikos'u gibi Hıristiyan dinî reisleri imtiyaz sahibi oldu. Kendilerine her türlü serbesti bahşedildi. İstanbul'un fethinden beri Müslüman olmayanların mazhar bulundukları bu geniş imtiyazlar, milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en müsaadekâr ve civanmert bir milleti olduğunu ispat eder."

2 yıl sonra Eskişehir'de yaptığı konuşmada Fatih'in İstanbul'u fethederek Doğu Roma'yı tevarüs ettiğini söyleyen Mustafa Kemal Paşa, onun ikinci amacının Roma'yı almak ve Batı Roma İmparatorluğu'nun da tacını başına koymak olduğunu söyler. Birçok fetih yapan Fatih'in esas sorunu, dış politikada güçlü olmak için iç politikada da güçlü olmaktır. Avrupa'yı istilaya kalkan Fatih'in bu politikası, ******'e göre "çok âkılâne ve müdebbirâne"dir ve bu yüzden az çok başarılı olmuştur.

1921'de öne çıkarttığı hoşgörü ilkesini 2 yıl sonra eleştirecektir. İzmit'teki konuşmasında ilk kapitülasyonların Fatih tarafından Cenevizlilere verildiğini söyler. Bir ihsan-ı şahane ve atiye olarak verilen kapitülasyonlar sebebiyle zamanla milletin sırtındaki yükün ağırlaşıp onu takatsiz bıraktığını ileri sürer. Ancak konuşmanın devamında büyüleyici bir Fatih portresi bizi beklemektedir:

"İstanbul'u alan büyük Fatih, bu azametli, kudretli padişah hakikaten bütün İslam dünyasının, bütün Türk dünyasının hakkıyla istifade edebileceği bir zattır. Bazı kusurları bir kenara bırakılırsa, bütün cihanın büyüklüğünü takdir edebileceği şahsiyettir."

Şunu anlıyorum ben ******'ün söylediklerinden:

Fatih'in Batı'ya yayılma siyaseti esasen doğruydu ama bunu ancak Fatih gibi birisi kişisel yetenekleri sayesinde sürdürebilirdi. Bu bir devlet ve millet siyaseti değildi. Oysa önemli olan, aslî unsurun, geniş anlamda Türklüğün vicdanından çıkma bir siyasettir.

****** 22 Ocak 1923 tarihli Bursa konuşmasında bu sefer Patriğe ayrıcalıklar bahşeden Fatih'in pek de iyi yapmadığını söyler. Ancak yeni kurulacak Türkiye'de bu tür ihsanlar kimseye verilmeyecektir. (Hatırlatalım ki, Lozan'ın imzası öncesinde ABD'ye Chester İmtiyazı'nı veren de ******'ün başında bulunduğu TBMM'dir. 7 ay sonra "The Saturday Evening" gazetesine verdiği mülakatta (13 Temmuz 1923) "Amerika'ya olan inanç ve güvenimizin somut bir delilini, Chester İmtiyazı'nı vermek suretiyle gösterdik." diyen kendisi değil midir?)

Lozan'da karar anına yaklaşılırken ******'ün, konuşmalarında "fetih" ve "yayılma" fikrinden hızla uzaklaştığını görürüz. "Cihangirlik fikri lugatimizden ebediyen silinmiştir." der. Bu dönemde Fatih'in ve fethin gündeme getirilmesi, Avrupa'da Türkiye üzerindeki hassas şüphe bulutlarını kabartmak, "Acaba yine Osmanlı mı geliyor?" endişesini yağdırmak olurdu. Yeni Türkiye barışçı bir ülke olacaktı. Söylemediği ama kendisine yakıştırılan bir sözle ifade edecek olursak, Türkiye, "Yurtta sulh, cihanda sulh" istemektedir.

Peki ****** Cumhuriyet döneminde Fatih'e nasıl bakmıştır? Bunun için iki hatırata eğilmemiz gerekiyor.

Prof. Afet İnan "****** Hakkında Hâtıralar ve Belgeler" (1968, s. 187) adlı kitabında ******'ün "Büyük Fatih"e her zaman hayranlığını ifade ettiğini yazar. İnan'a göre, ******, bir Fatih heykelinin yapılmasını çok arzu etmiştir. Kâh Ayasofya Camii'ne, kâh Kızkulesi, Rumelihisarı veya gemilerin karadan yürütüldüğü Kasımpaşa kıyısına dikilmesini düşünmüştür heykelin. Ama gözde mekânı, besbelli ki Kızkulesi'dir.

Afet İnan'a göre ****** tam bir Fatih hayranıdır:

"[******] Osmanlı Devleti'nin yükseliş devri için, hayranlık ve muhabbet beslemiştir. Onun için FATİH SADECE BİR TÜRK BÜYÜĞÜ DEĞİL, CİHAN TARİHİNDE DE EN BÜYÜK ADAMDIR." (s. 312)

******'ün yakınlarından Münir Hayri Egeli de çok ilginç bir anekdot aktarır "******'ün Bilinmeyen Hâtıraları" adlı kitabında (1954, s. 58-59).

Bir gün sofrada söz Fatih'e gelir. ****** sorar: "Tarih acaba benim mi, yoksa Fatih'in mi yaptığı işleri daha mühim bulacaktır?" Orada bulunanlar hemen atılırlar: "Tabii ki sizi." ****** sorar: "Niçin?" Herkes kendince ******'ün Fatih'ten üstün bir tarafını ispatlama yarışına girer. Dalkavuk mu yok? "Sizin yanınızda Fatih de kim oluyormuş!" diyenler bile çıkar. Bunun üzerine ******, bu kişiye kızar, "Halt etmişsin" der. Şu sözler olgun bir devlet adamının bakışını yansıtır:

"Ben Fatih'ten büyük olabilir miyim? Çok kereler Fatih'in karşısında kaldığı meseleleri düşündüğüm zaman ben de aynı hal çarelerine varmışımdır. Yalnız, Fatih benim karşısında kaldığım meseleleri nasıl hallederdi? Bunu çok merak ederim. O BÜYÜK BİR ADAMDIR, BÜYÜK."

Egeli'ye göre ****** bir cümle daha söylemiştir ki, büsbütün düşündürücüdür:

"FATİH'İN DEVRİNDE YAŞASAYDIM MEMNUNİYETLE OYUMU ONA VERİR VE ONU CUMHURBAŞKANI SEÇERDİM."

Bu çarpıcı tespitin ışığında ******'ün Fatih'e ve Osmanlı'ya bakışını yeniden değerlendirmeye var mısınız? Varım, diyenlerle işimiz var çünkü...

***

"****** BM'yi nasıl yalvartmıştı?"

Alın size bir internet dedikodusu daha:

Meğer Türkiye (******), 1932'de zamanın Birleşmiş Milletler'i olan Milletler Cemiyeti'ni üye olmamız için yalvartmış imiş.

Doğru, İspanya'nın teklifi ve Yunanistan'ın desteğiyle davet edilmiştik Milletler Cemiyeti'ne. Ama (bu 'ama' önemli) İspanya'yı bizi teklif etmeye zorlayan da yine bizdik. Bana inanmıyorsanız Mahmut Goloğlu'nun "Tek Partili Cumhuriyet" (Ank. 1974) adlı kitabında İspanya temsilcisinin konuşmasını okuyun, göreceksiniz ki, 1932 Mart'ında İspanyol temsilcisi genel bir çağrı yaparak ülkeleri cemiyete katılmaya çağırmıştır. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras bunu fırsat bilerek İspanyol delegeyle görüşmüş ve Türkiye'nin davet edilmesi halinde Cemiyet'e katılacağını bildirmiştir. Madariaga adlı temsilcinin teklifi genel kurulda kabul edilmiş ve Türkiye davet edilmiştir. Birilerinin "Cumhuriyet'in onur belgesi" dedikleri davetin içyüzü bundan ibarettir
Admin
Admin
Yöneticiler
Yöneticiler

Oğlak Mesaj Sayısı : 158
Rep : 0
Doğum tarihi : 01/01/93
Kayıt tarihi : 06/06/09
Yaş : 31
Nerden : Afyonkarahisar
İş/Hobiler : Öğrenci
Lakap : sanal_boy03

http://paylasimsehri.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz